Anlaşmalı Boşanma

Eşlerin serbest iradeleri ile evliliklerinin sona erdirebilmelerine imkân tanıyan anlaşmalı boşanma, genel ve mutlak bir boşanma sebebi olup, bu nedenle açılan dava çekişmesiz yargı işi niteliğindedir. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır. Ayrıca, eşler mahkemeye birlikte başvurmalı veya bir eşin açtığı davayı diğer eş kabul etmelidir. Hâkim, eşlerin serbest iradelerini tespit edebilmek için mutlaka eşleri dinlemek zorundadır. Eşler boşanma konusunda anlaşmalıdırlar. Boşanma anlaşmasının hukuki niteliği, kendine özgü yapısı olan aile hukuku sözleşmesidir. Boşanma anlaşmasının zorunlu içeriğini oluşturan, boşanmanın mali sonuçları ibaresinden nafaka ve tazminata, çocukların durumu ibaresinden ise velayet ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin düzenlemeler anlaşılır. Son olarak, hâkim boşanma anlaşmasını uygun bulmalıdır. Hâkim anlaşmada eşlerin ya da çocukların yararına değişiklik yapabilir. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için söz konusu değişikliklerin eşler tarafından kabul edilmesi gerekir.
TMK m 166/3 hükmüne göre anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması şarttır. Bu süre evlilik tarihinden itibaren başlar. UYAP ortamından alınacak nüfus kaydına göre tarafların evlilik tarihi dikkate alınarak sürenin dolup dolmadığı incelenmelidir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/24826 E. 2016/3062 K 22/02/2016 )
Eşler anlaşmalı boşanma davasını birlikte açmasına rağmen davalı duruşmaya katılmamışsa, dava çekişmeli boşanmaya davasına dönüşür. Bu durumda davalıya dava dilekçesi tebliğ edilerek dilekçenin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmalı, ardından ön inceleme yapılarak deliller usulünce toplanarak karara varılmalıdır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/9614 E. 2015/22009 K. 07/11/2014)
Analaşmalı boşanma hakkında detaylı hukuki bilgi almak için iletişime geçiniz. Kaynakça : Doğan, Burak. “TÜRK HUKUKUNDA ANLAŞMALI BOŞANMA (TMK M. 166/III)”. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 19, no. 2 (October 2024): 755-87. https://doi.org/10.58820/eruhfd.1574664.

Eşler Arası Geçerli Mal Rejimi

2002 yılının başı itibariyle yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi”ni benimsemiştir. TMK. m.202/1’de açıkça mal rejiminin “asıl” rejim olduğu ortaya konmuştur. Buna rağmen eşler anlaşma yapmak suretiyle (mal rejimi sözleşmesiyle), kanunda öngörülen seçimlik mahiyetteki başka bir rejimi seçebilirler. Türk Medeni Kanunun kabul ettiği seçimlik mal rejimleri ise şöyledir: - Mal ayrılığı rejimi (TMK. m. 242 vd.) - Paylaşmalı mal ayrılığı (TMK. m. 244 vd.)1 - Mal ortaklığı (TMK. m. 256 vd.).
Türk Medeni Kanunun yasal mal rejiminde temel ayırım mahiyetinde kabul ettiği malvarlığı gruplarını şöyle ifade etmek mümkündür. Bunlar, iki tipik ve atipik malvarlığıdır. İlki, edinilmiş mallar (TMK. m. 219) İkincisi, kişisel mallar (TMK. m. 220) Üçüncüsü ve atipik olan: (Eşler arası) Paylı mülkiyete tabi mallar (TMK. m. 222/2). Bu ayırım her iki eş için geçerlidir. Ancak dava hangi eşe karşı açılmışsa, onun malvarlığı bakımından bu ayırım önemli hale gelecektir.

Eşler Arası Geçerli Mal Rejimi

1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî Kanununda da mehre ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Yargıtay mehri muaccele elden bağışlama, mehri müeccele ise bağışlama sözü verme hükümlerini uygulamaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki gerekçeleri esas alan Yargıtay da yerleşik içtihatlarında mehri müecceli bağışlama sözü verme sözleşmesi olarak kabul etmektedir47. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında mehir, “kocanın evlenme sözleşmesi anında veya devamı sırasında ya da evliliğin sonra ermesi hâlinde kadına verdiği belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan armağan” olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, Türk Medenî Kanunu evlenme akdi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini, başka bir deyişle mehri müecceli yasaklamamıştır. Yargıtay, kararlarında mehri müecceli ileriye yönelik (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) bir bağışlama vaadi olarak nitelendirmekte ve dolayısıyla bunların geçerliliğini de asgarî adi yazılı olma koşuluna bağlamaktadır. (TBK m. 288/I).
Kaynakça:Türkmen, Ahmet. “YARGITAY’IN BAĞIŞLAMA YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE MEHİR VE MEHRİN GERİ ALINMASI”. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 22, sy. 2 (Kasım 2020): 541-76. https://doi.org/10.33717/deuhfd.791399.